[ No Description ]
ÖNSÖZ
Müminleri Allah’ın birliği etrafında toplayan; birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının olgunlaşmasını sağlayan camiler, İslam’ın kutsal mekânlarıdır. İslam’ın alameti olarak görülen camiler, inşa edildikleri yerlerin Müslüman coğrafyası olduğunun da en güzel göstergesidir.
Trabzon’un fethiyle birlikte bölgenin Türkleşmesi-İslamlaşması için oldukça önemli adımlar atılmıştır. Müslüman nüfus sayısının artmasıyla gerek şehir merkezinde gerekse kırsal alanlarda birçok camiler inşa edilmiştir. Bu çalışmanın konusunu Arsin’de geleneksel malzeme, teknik ve yöntemlerle inşa edilen camiler oluşturmaktadır. Doğup büyüdüğüm, ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim bu güzel ilçeye karşı hissettiğim sorumluluktan hareketle, atalarımızdan bize miras kalan camileri tanıtıp gelecek nesillere aktarmak amacıyla bu eser hazırlanmıştır. Eserin hazırlanması sürecinde desteğini esirgemeyen eşim Uzm. Dr. Hatice BÜLBÜL SARI’ya ve aile üyelerime teşekkürlerimi sunuyorum.
GİRİŞ
İslam medeniyetinin ayrılmaz bir unsuru ve İslâm toplumunun sosyo-kültürel alanlarda gelişmesinde mühim bir rol oynamış olan cami ve mescitler, dinî mimari grubunun temel yapılarındandır. Bu sebeple sonraki asırlarda Müslümanlar bulundukları bölgelerin yerli inşa tekniği, coğrafi şartların özelliği ve ihtiyaca göre şekillenen ve az çok mahalli farklılıklar arz eden, çeşitli büyüklük ve değişik mimarî tarzlarda camiler inşa etmeye devam etmişlerdir (Akın, 2016,181).
Hz. Muhammed ve dört halife döneminde mimari pek gelişmemişti. Esasen Araplar, İslam öncesi dönemde de mimari alanında ciddi bir birikime sahip değillerdi. Yine de bu dönemin mimarisinde en önemli yapılar hiç şüphesiz cami ve mescitlerdir (Can & Gün, 2012, 77-78).
İslam Dünyası’nda, Mekke’deki Mescidü’l-Haram ile başlayan cami mimarisi, hicretle birlikte, Hz. Peygamberin yapımında bizzat çalıştığı Mescid-i Nebevi ile belli bir şekil almış ve İslamiyet’in hızlı yayılımıyla farklı plan tipleri ile farklı coğrafyalara yayılmıştır (Yavuz, 2009a, 1).
840 yılında kurulan ve 920 yıllarında İslamiyet’i resmi din olarak kabul eden Karahanlılar, Asya’da kurulmuş ilk İslam Türk devletidir. Abbasiler devrinde Araplarla kurulan ilişkiler neticesinde cami mimarisinde önemli eserler ortaya koymuşlardır. İlk Karahanlı camisi olan Hazar şehrindeki XI. yy. yapısı Degaron Camii, erken İslam camilerinden farklı olarak merkezî plan şeması (Erarslan, 2018: 32), eski Merv’in 30 km yakınında, XI. yüzyıl sonu veya XII. yüzyıl başından kalan Talhatan Baba Camii, yanlara doğru küçük çapraz tonozlarla genişletilmiş tek kubbeli planıyla söz konusu eserler arasında yer alır (Aslanapa, 2011, 29).
Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu kapıları Türklere açılmış olmakla birlikte, Türklerin Anadolu’da tutunmaları ve yerleşmeleri için yaklaşık üç çeyrek asır geçmiş ve ancak Türkler Anadolu’daki yapı faaliyetlerine 12. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren başlayabilmişlerdir (Güler & Aktuğ Kolay, 2006, 84).
Artuklular (Diyarbakır, Mardin, Harputnve Hasankeyf), Saltuklular (Erzurum yöresinde), Danişmentliler (Sivas, Tokat, Niksar, Malatya ve Kayseri) ve Mengücekliler (Erzincan, Kemah, Şebinkarahisar ve Divriği) hakimiyet kurdukları bölgelerde inşa faaliyetlerine yürütmüşlerdir. Söz konusu inşa faaliyetleri Anadolu Türk mimarisinin oluşum ve gelişim sürecini oluşturmaktadır.
Anadolu Selçukluları Büyük Selçukluların devamı olmalarına rağmen Büyük Selçukluların dört eyvanlı cami geleneği yerine farklı plan tipine sahip camileri tercih etmişlerdir. Orta Asya’dan Anadolu’ya gelene kadar sahip oldukları birikimle Anadolu’da bulduklarını birleştirerek yeni bir sentez oluşturmuşlardır.